Friedrich Nietzsche Sözleri
Söz dinleyen kendini duymaz..
Eskiye geri dönemeyiz , gemileri yakmışızdır; cesur olmak kalır bir tek geriye..
Güvenmeyin kendi adaletinden çok sık söz eden hiç kimseye!
Terk edilmişlik başkadır, yalnızlık başka.
İnsan kendini sevmeyi öğrenmeli.
İnsan ağaca benzer.ne kadar yükseğe ve aydınlığa çıkmak isterse, o kadar kök salar yere, aşağılara, karanlığa, derinlere kötülüğe.
Gerçekten kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz
İnançlar hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir.
Hoşlanmadığımız bir düşünceyi öne sürdüğü zaman bir düşünürü daha sert eleştiririz. Oysa, bizi pohpohladığında onu daha sert eleştirmek uygun olacaktır.
Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh…
Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkça ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler.
Bir kez yürünmüş bir yola düşenlerin sayısı çoktur, hedefe ulaşan az ..
Küçücük bağışlarla büyük mutluluklar kazanmak büyüklüğün bir ayrıcalığıdır.
İnsan, diğer insanlardan hiçbir şey istememeye, onlara hep vermeye alıştığı zaman, elinde olmadan soylu davranır.
Acıların bölüşülmesi değil, sevinçlerin bölüşülmesidir dostluğu yaratan …
Doğrulara çarpıp sendeler insan.
Yapacak çok şeyi olan insan inançlarını ve genel düşüncelerini hemen hemen hiç değiştirmeksizin korur.
İnsan dilediği kadar bilgisiyle şişinip dursun, dilediği kadar nesnel görünsün, boşuna ! Sonunda her zaman ancak kendi yaşam öyküsünü elde edecektir.
İnsanların tarih boyunca farkına vardıkları aşılmaz zorunluluk, bu zorunluluğun ne aşılmaz ne de zorunlu olduğudur.
Bugün artık kimse ölümcül hakikatlerden ölmüyor; çok fazla panzehir var.
Uygarlık tarafından yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir uygarlık çağını yaşıyoruz.
Sevilmiş olma isteği kendini beğenmişliklerin en büyüğüdür.
İnsanları şiddetle kendi üzerine çeken, bir oyunu her zaman kendi lehine çevirmiştir.
Çok düşünen ve uygulamalı düşünen, kendi maceralarını kolayca unutur, ama başından geçenlerin çağrıştırdığı düşünceleri hiç unutmaz.
Biri kendi düşüncesine bağlı kalır; çünkü ona kendi kendine ulaşmış olduğunu sanır. Öteki ise, onu zahmetle öğrendiği ve onu anlamış olmakla övündüğü için bağlıdır düşüncesine. Sonuç olarak, her ikisi de kendini beğenmişlik …
İçine doldurulacak çok şey olduğu zaman, günün yüzlerce cebi vardır.
Bir düşmanla savaşarak yaşayan kişinin, düşmanını hayatta bırakmakta yararı vardır.
Açıklanmamış karanlık bir konu apaçık bir konudan daha önemli sanılır.
Sadece karşıtları can sıkıcı olmayı sürdürdükleri için, arada bir, bir davaya bağlı kalırız.
Bir insan kendini hep çok büyük işlere adadığında, onun başka bir yeteneğinin olmadığı pek görülmez.
Açıkça büyük amaçlar tasarlayan ve daha sonra bu amaçlar için oldukça yetersiz olduğunu gizlice kavrayıveren kimse, çoğu zaman bu amaçlardan vazgeçecek kadar da güçlü de değildir. İşte o zaman ikiyüzlülük kaçınılmazdır.
Kötü belleğin yararı, kişinin aynı iyi şeyleri defalarca ilk kez tadıyor olmasıdır.
Gür ırmaklar kendileriyle birlikte bir çok çakıl ve çalı çırpıyı da sürükler; güçlü ruhlar da bir çok aptal ve mankafayı.
Bir insanın gerçekten ele almış olduğu düşünce özgürlüğü ile, onun tutkuları ve hatta arzuları da gizli gizli kendi üstünlüklerini göstereceklerini sanırlar.
Bir insan yoğun ve kılı kırk yararak düşündüğü zaman, sadece yüzü değil gövdesi de çekinceli bir havaya bürünür.
Ve şâirler çok yalan söyler!
Ruh arayanda, hiç ruh yoktur.
İnsan yığınlarının davranış biçimlerini önceden kestirmek için, onların güç bir durumdan kendilerini kurtarmak için hiçbir zaman çok önemli bir çaba göstermediklerini kabul etmek gerekir.
İnsan kahkahalarla güldüğü zaman, kabalığı ile tüm hayvanları geride bırakır.
Eylem ve vicdan genellikle uyuşmazlar. Eylem, ağaçtan ham meyveleri toplamak isterken, vicdan onları gereğinden çok olgunlaşmaya bırakır, ta ki yere dökülüp ezilinceye kadar.
Aşk ve nefret kör değillerdir; ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ateş yüzünden kör olmuşlardır.
Kendi istemini kendi belirleyen ve her türden boyun eğmeyi reddeden herkes benim dengimdir.
İnsan hatasını bir başkasına itiraf ettiğinde unutur onu; ama çoğu kez öteki kişi bunu unutmaz.
Alev, başka şeyleri aydınlattığı kadar aydınlatmaz kendini. Bilge de böyledir.
Bir konu hakkında hazırlıksız sorguya çekildiğimizde, aklımıza gelen ilk düşünce çoğu zaman bizim kendi düşüncemiz değildir; ama bizim sınıfımıza, konumumuza ve soyumuza ait olan sıradan bir düşüncedir sadece. Öz düşünceler pek ender olarak su yüzüne çıkarlar.
Bizzat kendimizde olan bir değeri övdüğü, okşadığı zaman mucizeyi de, usdışını da kabul ederiz.
Yarı-bilim tam bilimden daha üstündür. O, sorunları olduklarından daha kolay görür ve bununla görüşünü daha anlaşılır, daha inandırıcı kılar.
Çok düşünen partici olmaya uygun değildir; o, parti arasında düşüncesini çok çabuk sızdırır.
Kötü belleğin iyi tarafı, aynı şeylerden bir çok kez, ilk kez gibi yararlanmaktır.
Bir kurbanın yoldaşı o kurbandan daha çok acı çeker.
Yaşamak için bir nedeni olan herkes, her sıkıntının üstesinden gelebilir.
Sen dipsiz bir kuyuya uzun uzun baktığında, dipsiz kuyu da sana bakar.
Müziksiz bir hayat hata olurdu.
Yaşamak, acı çekmektir. Hayatta kalmak ise, bu acıda bir anlam bulmaktır.
Doğrular ve yanlışlar yoktur, sadece yorumlar vardır.
Canavarlarla savaşan kişi dikkat etmelidir, ki kendi bir canavara dönüşmesin. Sen dipsiz bir kuyuya uzun uzun baktığında, dipsiz kuyu da sana bakar.
Unutkanlar şanslıdır; çünkü hatalarının derdini çekmezler.
Bizi öldürmeyen, güçlendirir.
Gerçeklikten ölmemek için, sanatımız var.
Güzeldir, birlikte susmak, Daha da güzeldir, birlikte gülmek..
Özgür mü diyorsun kendine? Sana hükmeden düşünceni duymak isterim..
İnsanları sevmek mahvederdi beni.
Beni ancak geleceğin, bir yüzyıl sonrasının insanı anlayacaktır.
Bakın şu adamlara: gözlerinden belli – bir kadının yanında yatmaktan daha iyi bir şey bildikleri yok yeryüzünde. Hiç olmazsa hayvan olarak kusursuz olsalardı! Oysa hayvan olmak için masumiyet gerekir.
İnsanın en büyük günahı doğmuş olmasıdır.
Az düşünmek, ruhun tüm hastalıklarına karşı en iyi ilaçtır.
Kendinize gülmeyi öğrenin, gerektiği gibi gülmeyi!
Hiçbir şey güzel değildir, güzel olan yalnızca insandır.
Bir şeyden hoşlanmaktan söz edilir, aslında doğrusu, bu şey aracılığıyla kendinden hoşlanmaktır.
Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.
Hakikatin temsilcisinin en az olduğu zaman, onu dile getirmenin tehlikeli olduğu zaman değil, can sıkıcı olduğu zamandır.
Doğa bize aldırmadığından, doğanın ortasında kendimizi öyle rahat hissederiz ki …
Uygarlaşmış dünya ilişkilerinde herkes, hiç değilse bir konuda kendini başkalarından üstün hisseder. Genel iyi yüreklilik buna dayanır. Çünkü, durum elverirse herkes yardım edebilir, o halde bir utanç duymaksızın bir yardımı da kabul edebilir.
Ama önce sen kendini inşa etmelisin, dimdik bir beden ve dimdik bir ruhla.
Nietzsche Tanrı Sözleri
İnsan yalnızca tanrının bir hatası mı? Yoksa tanrı yalnızca bir hatası mı insanın?
Kadın, Tanrı’nın ikinci hatasıdır.
Tanrılar yalnızca korku yüzünden icat edilmiş değildir: Kudret duygusu düşsel hâle geldiği zaman, varlıklar yaratarak rahatlıyordu.
Deliliğini topluma kabul ettirebilene dahi derler; ben ettiremedim, tımarhanede…yim… güldüler. “Aklın fazlası cehennem” dedim,,, güldüler. “Her çocuk Tanrı’nın gönderdiği bir peygamberdir ve unuturuz büyüyünce peygamber olduğumuzu, gider bir öğretmen oluruz, işçi, mühendis, memur” dedim, güldüler. Şehir cereyanına bağladılar beni… güldüler …
Tanrı öldü: insana acımasından öldü tanrı.
Tanrı yok, o olsaydı onun ben olmadığıma inanamazdım.
Bugüne dek varlığa karşı en büyük itiraz neydi? tanrı.
İnsanın kendisi, onun en büyük hatasıydı: kendisine bir rakip yaratmıştı; bilim, insanı Tanrısallaştırır- insan bilimselleşince rahiplerin ve tanrıların işi biter.
İnsandaki güçlü ve ulu olan her şey insanüstü ve dışsal olarak düşünüldü. İnsan kendini çok küçümsedi. Kendindeki iki yanı birbirinden ayrı iki alana böldü insan ; Değersiz ve güçsüz yanı ile güçlü ve şaşırtıcı yanını.. İlkine insan dedi , ikincisine ise Tanrı!
Bizi farklı kılan şey , tarihte , doğada veya doğanın arkasında hiçbir Tanrı’yı tanımamamız değildir. Bizi farklı kılan , Tanrı diye hürmet edileni Tanrı’ya benzer bulmamamızdır.
Bir tanrıyı yalnızca iyinin tanrısı olma durumuna sokan doğaya aykırı iğdişlenmişlik, burada her türlü çekiciliğini yitirirdi. Kişinin iyi olan tanrı kadar kötü olanına da gereksinimi vardır: kişi kendi varoluşunu yalnızca hoşgörüye, insancıllığa borçlu değildir ki.. öfkeyi, öcü, kıskançlığı, alayı, kurnazlığı, şiddeti tanımayan bir tanrı, neye yarardı ki?